7-8 yaşlarındaydım, Silifke’de anneannemin evinin az
ötesinde 3-4 ineği, keçileri ile ufak bir mandıra sahibi bir aile vardı. İki
güne bir anneannem beni oraya dökme demir çingilde mayalanmış yoğurt almaya
gönderirdi..
Yoğurduyla meşhur Silifke’nin son çingilde yoğurtlarıydı
onlar.. Artık kalmadı..
Çünkü dönem ve şartlar değişti.
Nüfus çoğaldı, sanayileşme arttı, teknoloji gelişti haliyle
yaşamlarımız daha hızlı bir hal aldı.
Şu an 31 yaşında metropolün göbeğinde yaşarken, 7 yaşımdaki
şartları ve koşulları kıyaslayamam bu durumdaki hiç kimse de kıyaslayamaz
bence.
Özellikle beslenme konusunda, kafamız çok karışık.
Günümüzde insan sağlığı açısından besinlerin topraktan alınıp önümüze gelene
kadar ki süreci çok daha denetlenebilir olmasına rağmen, çocukluğumuzda kalan
veya bizlere aktarılan şartların daha sağlıklı olduğuna inanıyor ve günümüzde
ulaştığımız besinlerin daha sağlıksız olduğu düşüncesi bizleri içten içe
endişelendiriyor.
Ben her zaman gerçekçi olmanın daha işe yarar olduğunu
düşünüyorum; öyle ya da böyle şuan soluduğumuz hava bile her dakika eskiye
oranla daha kirli bir hal alırken, şöyle dibinde oturup beş dakika dinlenecek
ağaca dahi ulaşamazken insanların bazı talepleri bana çok ütopik geliyor.
Örneğin en gerçek dışı gelen talep ve/ veya savunum 20
milyon insanın yaşadığı İstanbul gibi bir şehirde sokakta pet şişelerde satılan
çiğ sütlerin alınıp evde kaynatılmasının, markette satılan ambalajlı sütlerden
çok daha sağlıklı olduğu düşüncesi.
Hadi ama!
Sokakta yürürken ben nefes alamıyorum, bütün gün gezen,
hangi hayvandan, hangi şartlarda sağıldığı belli olmayan sütü ben nasıl
sağlıklı bulayım? Boşuna ısrar etme, mantığım kabul etmiyor zira.
Süt gibi hassas, mikroorganizmaların yaşaması ve gelişip
çoğalması için çok uygun olan bir besini tüketebilmem dahası çocuğumun
tüketebilmesi için düzenli denetimde olduğunu bilmek benim için önemli.
Evet, süt canlılar için elzem besinlerin başında geliyor.
Biz memeleriler doğar doğmaz sütle beslenirken, sütün
bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış faydalarını yok saymak/reddetmek akıl işi
olmadığından burayı direkt atlıyor fayda/zarar tartışmasına girmiyorum bile.
Ben sütün faydasına kesinlikle inanıyorum benim için önemli
olan yukarıda da bahsettiğim temiz süte ulaşabilirlilik.
Sağıldığı hayvanın düzenli veteriner kontrolünde olması,
hastalık taşıyıcısı olup olmadığı, sağılan sütte antibiyotik, hayvan dokusu, sütü
sağan insandan geçen herhangi bir bulaşı olamaması, süte yapılan tahliller,
sütün sağıldığı ortam, sütün sağıldığı kap, sağıldıktan sonra bana gelene
kadarki süreçte sütü koruyan soğuk zincir vs bunlar çok ama çok önemli..
Var mı bu kadar detaylarıyla tüm bilgileri sizinle paylaşan
çiğ süt satıcısı bildiğiniz? Benim yok, işte bu yüzden gönül rahatlığıyla
marketten gidip alıyor ve tüketiyorum sütümü.
Çünkü biliyorum ki raflarda satılan o sütler raflara gelene
kadar bir sürü prosedüre ve denetime tabiler.
Hanımlar beyler, süt hepimizin özellikle de çocuklarımızın
tüketmesi gereken insan sağlığına oldukça faydalı bir besin.
Bu yüzden, geçtiğimiz günlerde süt ile ilgili yaptığımız
toplantıda PROF. DR. Neriman İnanç’ın bizlere detaylıca aktardığı bilgileri,
bugün birçoğumuzun kafasında kocaman soru işaretlerine sebep olan sorulara
verdiği cevapları direkt sizinle instagram hikayeler kısmından detaylıca
paylaşmıştım.
O toplantıda konuşulan önemli başlıklar vardı;
Örneğin, süte uygulanan ısıl işlemler nelerdi? Pastörizasyon
ve UHT süt ne anlama geliyor?
Bildiğiniz gibi süt mikroorganizmaların yaşaması ve gelişip
çoğalması için uygun bir ortam oluşturuyor. Sütte bulunan zararlı
mikroorganizmaları yok edebilmek ve besin değerini koruyabilmek için
uluslararası normlarca kabul edilmiş ısıl işlemler ( pastörizasyon ve UHT)
uygulanıyor.
Pastörize süt de UHT süt de aslında basitçe sütün ısıtılıp
soğutulması ile elde ediliyor.
Pastörizasyonda süt 12-16 saniye süre ile 72-80 dereceye
ısıtılıp soğutuluyor. Pastörize edilmiş sütlerin en önemli özelliği, taşımada
dahil olmak üzere soğuk zincir ihtiyacının olması. Satın alınacağı yerde dahil
olmak üzere evlerde de yine soğuk ortamlarda bulunma zorunluluğu var.
UHT süt de ise, süt özel düzeneklerde 135-150 derecede 2-6
saniye ısıtılıp soğutulur ve ardından 6 katmandan oluşan, sütün bozulmasında
etkili olan hava ve ışıktan koruyan karton ambalajlara paketlenir.
Peki aldığımız açık, çiğ süt daha mı organik daha mı
sağlıklı?
Ben öyle olduğunu düşünmediğimi yukarıda da belirttim.
Alınan çiğ sütün denetim ve gerekli analizleri yapılmadığından sütün bakteri
yükü, hayvandan insana geçen hastalık yapan mikropların brusella, tüberküloz
olup olmadığı, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısının bulunmadığı
bilinmeyeceğinden ve bu unsurların da kaynatma ile yok edilemeyeceğinden açık
süt tüketmenin riskleri tahmin edilemeyecek kadar tehlikeli olduğunu belirterek
fikrimi desteklemiş oldu Nermin hanım.
Kutu
sütler için en çok endişe sebebinin kutu içinde kullanılan alüminyum olduğunu
gördüm geri bildirimlerde.
Oysa,
aseptik bu ambalaj sistemi 6 lamine katmandan, yüksek kalite karton, polietilen
ve alüminyumdan oluşuyor.
İçine
doldurulan sütün bozulmasına sebep olacak ışık ve oksijenden koruyan bu ambalaj
sisteminde süt alüminyumla temas halinde değil.
Yaptığımız
bu süt toplantısında gördüm ki hayalperestlikten uzak gerçekçi bir yaklaşımla kararlar
vermişim süt konusunda. İçim oldukça rahat.
Siz de
daha detaylı cevaplar istiyorsanız sorularınıza suthakkindahersey.com sitesini
ziyaret edebilirsiniz.
Sevgiler.