31 Mayıs 2017 Çarşamba

Süt Gerçekleri



7-8 yaşlarındaydım, Silifke’de anneannemin evinin az ötesinde 3-4 ineği, keçileri ile ufak bir mandıra sahibi bir aile vardı. İki güne bir anneannem beni oraya dökme demir çingilde mayalanmış yoğurt almaya gönderirdi..

Yoğurduyla meşhur Silifke’nin son çingilde yoğurtlarıydı onlar.. Artık kalmadı..
Çünkü dönem ve şartlar değişti.
Nüfus çoğaldı, sanayileşme arttı, teknoloji gelişti haliyle yaşamlarımız daha hızlı bir hal aldı.
Şu an 31 yaşında metropolün göbeğinde yaşarken, 7 yaşımdaki şartları ve koşulları kıyaslayamam bu durumdaki hiç kimse de kıyaslayamaz bence.

Özellikle beslenme konusunda, kafamız çok karışık. Günümüzde insan sağlığı açısından besinlerin topraktan alınıp önümüze gelene kadar ki süreci çok daha denetlenebilir olmasına rağmen, çocukluğumuzda kalan veya bizlere aktarılan şartların daha sağlıklı olduğuna inanıyor ve günümüzde ulaştığımız besinlerin daha sağlıksız olduğu düşüncesi bizleri içten içe endişelendiriyor.
Ben her zaman gerçekçi olmanın daha işe yarar olduğunu düşünüyorum; öyle ya da böyle şuan soluduğumuz hava bile her dakika eskiye oranla daha kirli bir hal alırken, şöyle dibinde oturup beş dakika dinlenecek ağaca dahi ulaşamazken insanların bazı talepleri bana çok ütopik geliyor.

Örneğin en gerçek dışı gelen talep ve/ veya savunum 20 milyon insanın yaşadığı İstanbul gibi bir şehirde sokakta pet şişelerde satılan çiğ sütlerin alınıp evde kaynatılmasının, markette satılan ambalajlı sütlerden çok daha sağlıklı olduğu düşüncesi.
Hadi ama!
Sokakta yürürken ben nefes alamıyorum, bütün gün gezen, hangi hayvandan, hangi şartlarda sağıldığı belli olmayan sütü ben nasıl sağlıklı bulayım? Boşuna ısrar etme, mantığım kabul etmiyor zira.

Süt gibi hassas, mikroorganizmaların yaşaması ve gelişip çoğalması için çok uygun olan bir besini tüketebilmem dahası çocuğumun tüketebilmesi için düzenli denetimde olduğunu bilmek benim için önemli.

Evet, süt canlılar için elzem besinlerin başında geliyor.
Biz memeleriler doğar doğmaz sütle beslenirken, sütün bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış faydalarını yok saymak/reddetmek akıl işi olmadığından burayı direkt atlıyor fayda/zarar tartışmasına girmiyorum bile.

Ben sütün faydasına kesinlikle inanıyorum benim için önemli olan yukarıda da bahsettiğim temiz süte ulaşabilirlilik.

Sağıldığı hayvanın düzenli veteriner kontrolünde olması, hastalık taşıyıcısı olup olmadığı, sağılan sütte antibiyotik, hayvan dokusu, sütü sağan insandan geçen herhangi bir bulaşı olamaması, süte yapılan tahliller, sütün sağıldığı ortam, sütün sağıldığı kap, sağıldıktan sonra bana gelene kadarki süreçte sütü koruyan soğuk zincir vs bunlar çok ama çok önemli..

Var mı bu kadar detaylarıyla tüm bilgileri sizinle paylaşan çiğ süt satıcısı bildiğiniz? Benim yok, işte bu yüzden gönül rahatlığıyla marketten gidip alıyor ve tüketiyorum sütümü.

Çünkü biliyorum ki raflarda satılan o sütler raflara gelene kadar bir sürü prosedüre ve denetime tabiler.


Hanımlar beyler, süt hepimizin özellikle de çocuklarımızın tüketmesi gereken insan sağlığına oldukça faydalı bir besin.

Bu yüzden, geçtiğimiz günlerde süt ile ilgili yaptığımız toplantıda PROF. DR. Neriman İnanç’ın bizlere detaylıca aktardığı bilgileri, bugün birçoğumuzun kafasında kocaman soru işaretlerine sebep olan sorulara verdiği cevapları direkt sizinle instagram hikayeler kısmından detaylıca paylaşmıştım.

O toplantıda konuşulan önemli başlıklar vardı;

Örneğin, süte uygulanan ısıl işlemler nelerdi? Pastörizasyon ve UHT süt ne anlama geliyor?

Bildiğiniz gibi süt mikroorganizmaların yaşaması ve gelişip çoğalması için uygun bir ortam oluşturuyor. Sütte bulunan zararlı mikroorganizmaları yok edebilmek ve besin değerini koruyabilmek için uluslararası normlarca kabul edilmiş ısıl işlemler ( pastörizasyon ve UHT) uygulanıyor.

Pastörize süt de UHT süt de aslında basitçe sütün ısıtılıp soğutulması ile elde ediliyor.

Pastörizasyonda süt 12-16 saniye süre ile 72-80 dereceye ısıtılıp soğutuluyor. Pastörize edilmiş sütlerin en önemli özelliği, taşımada dahil olmak üzere soğuk zincir ihtiyacının olması. Satın alınacağı yerde dahil olmak üzere evlerde de yine soğuk ortamlarda bulunma zorunluluğu var.

UHT süt de ise, süt özel düzeneklerde 135-150 derecede 2-6 saniye ısıtılıp soğutulur ve ardından 6 katmandan oluşan, sütün bozulmasında etkili olan hava ve ışıktan koruyan karton ambalajlara paketlenir.

Peki aldığımız açık, çiğ süt daha mı organik daha mı sağlıklı?
Ben öyle olduğunu düşünmediğimi yukarıda da belirttim. Alınan çiğ sütün denetim ve gerekli analizleri yapılmadığından sütün bakteri yükü, hayvandan insana geçen hastalık yapan mikropların brusella, tüberküloz olup olmadığı, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısının bulunmadığı bilinmeyeceğinden ve bu unsurların da kaynatma ile yok edilemeyeceğinden açık süt tüketmenin riskleri tahmin edilemeyecek kadar tehlikeli olduğunu belirterek fikrimi desteklemiş oldu Nermin hanım.

Kutu sütler için en çok endişe sebebinin kutu içinde kullanılan alüminyum olduğunu gördüm geri bildirimlerde.

Oysa, aseptik bu ambalaj sistemi 6 lamine katmandan, yüksek kalite karton, polietilen ve alüminyumdan oluşuyor.

İçine doldurulan sütün bozulmasına sebep olacak ışık ve oksijenden koruyan bu ambalaj sisteminde süt alüminyumla temas halinde değil.


Yaptığımız bu süt toplantısında gördüm ki hayalperestlikten uzak gerçekçi bir yaklaşımla kararlar vermişim süt konusunda. İçim oldukça rahat.

Siz de daha detaylı cevaplar istiyorsanız sorularınıza suthakkindahersey.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.


Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder